Duygu Asena, yazdıkları ve fikirleriyle bayan haklarının Türkiye’de geniş kitleler tarafından konuşmasını sağladı. Kitapları birçok bayanın başucu kitabı oldu. O isimlerden birisi de “Aslında Özgürsün” dizisinin başrol oyuncusu Deniz Çakır. Bugüne kadar televizyon dizilerinde yer alan ve oyunculuğuyla beğeni toplayan Çakır’ı birinci sefer bir dijital platformun projesinde görüyoruz. “Aslında Özgürsün”, Belgin (Bade İşçil) ve Berna (Deniz Çakır) isimli 40 yaşlarındaki iki çocukluk arkadaşı bayanın özgürlük ve kimlik arayışlarını anlatıyor. Dizinin senaristliğini ve direktörlüğünü Ali Kemal İtimat üstleniyor.
Bir ortaya geldiğimiz Çakır, “Duygu Asena’nın kitabından uyarlanan bir proje olduğu için önüme geldiğinde +1 puan ile başladı” diyor.
Dizinin 5 kısmı izleyiciyle buluştu. Çakır, “Çektikten sonra rahat rahat oturup keyfini çıkarabilme bahtımız oldu. Bu tatlı bir şeymiş. Hiçbir vakit reytinge takılan biri değilimdir. Lakin büyük emekler verdiğin bir iş, karşısında gözle görülür biçimde çok daha vasat olan bir işe yeniliyor. Bu vasatlığın alkışlandığı bir periyotta de GAİN biraz nefes alma yeri oldu” kelamlarıyla çekimleri biten birinci dönemi kıymetlendiriyor.
‘YA GÜNCELLENECEK YA DA YOK OLACAKLAR’
Dijital platform tecrübesinin güzeline gittiğini söyleyen başarılı oyuncu, “Dijitale çok vasat işler yapılmıyor, aşikâr bir kalibrenin üstünde işler yapılıyor. Ne çıkacağını biliyorsun evvelce çektiğin için. Bunun rahatlığı hoşuma gitti açıkçası. Daha konforlu bir alan. Ben 2004’te mezun olduktan sonra daima anaakıma işler yaptım. Hasebiyle o alana da nankörlük etmek istemem. Lakin televizyonların kendilerini güncellemesi gerekiyor, ya güncelleyecekler diziler ve programlar manasında, ya da yok olacaklar” diye konuşuyor.
“Aslında Özgürsün” ortalama 45 dakikalık bir dizi. Anaakım televizyon dizileriyle ortadaki müddet farkını anlatmaya gerek yok. Deniz Çakır mühlet konusu hakkında da şunları söylüyor: “Tiyatro oyunları bile eskisi üzere 2-3 perde değil. Yeni oyunlar mümkünse tek perde. Bu kısa ve kolay, çabucak olsun bitsin manasındaki işler değil. Kısa müddette, daha ağır anlatıp, daha kompakt ve sağlam bir şey verebilme. Seyirciyi yükseltip zirvede bırakma, bu değerli bir paslaşma bence. Tiyatrolar buna ayak uydurdu. Televizyon dizilerinin de buna direnmeyip ayak uydurması gerekiyor.”
‘GAİN NEFES ALDIRDI’
Duygu Asena’nın kitabı 2001 yılında yayımlanmıştı. Dizi ise günümüzde geçiyor ve yeni sıkıntıları de husus ediniyor. Yalnızca bayana değil, LGBT+ bireylere yönelen erkek şiddetinin de eleştirildiği dizi Deniz Çakır’a nefes aldırmış. Şöyle anlatıyor: “Ses çıkarmamız gerekiyor. Biz ferdi olarak esasen ses çıkarıyoruz. Ancak anaakım bir dizinin, imal şirketinin, bir kanalın bu hususta bir role bürünerek sesimi çıkarmama, o karakter üzerinden savunduğum şeyleri tabir etmeme alan tanıyor olması çok konforlu bir şey. Konforlu ancak bir taraftan da esasen olması gereken bir şey. O manada biraz nefes aldırdı bana. Burada yaparken bile ‘ya keserlerse’ derdi oluyordu. O denli bir şey olmadı. Kelamımızı söyleyebiliyoruz, bu değerli bir şey. Bunlar hayatın gerçekleri, neden görmezden gelelim ki?”
Çakır, televizyonda gösterilmeyen gerçekliklerin dijitalde yayımlandığına dikkat çekerken, “Kadına şiddet bu kadar hayatımıza girmiş ve tanımadığımız kardeşlerimiz için bu kadar gözyaşı döker, nefessiz kalır bir haldeyken neden ben bunu bir dizide tüm gerçekliğiyle tüm cinsler, tüm yönelimler için işlediğimde birileri rahatsız olsun ki? Yapanın rahatsız olması gerek. Duyuran ya da izleyenin değil. Yayımlanmasından ötürü değil; ‘Allah kahretsin, neden bunlar hâlâ yaşanıyor’ diye rahatsızlık duyabilirsin. ‘Neden bunu yaptılar, neden yayımlanıyor’ diye rahatsızlık duyanın evvel oturup vicdan muhasebesi yapması gerekiyor. Gitgide artan bu yasaklar bir akıl tutulması” diyor. Çakır’a nazaran dizinin 2. döneminin olma ihtimali yüksek.
‘DUYGU’YU BİLMEK GEREK’
Duygu Asena’yı birinci olarak ortaokul yıllarında okuduğunu söyleyen Çakır, “Duygu Asena benim değerli kadınlarımdan bir tanesi. Üzülüyorum birtakım beşerler, benim yaşımdakiler His Asena’yı tanımadıklarını söyleyince. Şaşkınlık verici bu ülkede bayan olup da His Asena’yı bilmemek. Okumamış olabilirler, anlarım. Ancak bayan hareketine dışardan bakmak yerine tam bilakis göbeğinden, son derece görünür olarak bir duruş sergileyen bir bayanı ,yaşıtım bayanların bilmemesine üzülüyorum. Zira bir muharrir, sevmek değil bilmen gereken birisidir. Zira senin o devrinin, sosyolojik olarak bayan hareketinin çok değerli insanlarından biridir Duygu” diye anlatıyor.
‘TEK GERÇEK HAREKET BAYAN HAREKETİ’
Son olarak diziyi izleyenlere, bayanlara ya da erkeklere bildirisi olup olmadığını sorduğumuzda ise Deniz Çakır sitemini şu sözlerle lisana getiriyor: “Kadınlara bildiri vermek istemiyorum. Bayanlar pek aklı başında, hayata hakim, örgütlenebiliyorlar. Erkeklere ileti verebilirim burada. Tahminen azıcık örnek alabilirler. Oturdukları yerden ‘Biz de o denli düşünüyoruz’ demek yerine sokaklara falan çıkabilirler… Bize dayanak olduklarını biliyorum. Fakat artık vakit oturduğun yerden takviye olmak vakti değil. Bir şeyler yapmaları gerekiyor. Bayanları öldürenler kocaları, erkek kardeşleri, eski sevgilileri yani erkekler. Bu durumda yeterli erkeklerin, bu erkeklere karşı uğraş etmesi gerekiyor. Geçen günlerde parkta yoga yapmanın yasaklanması üzerine yapılan aksiyonu tekrar bayanlar yaptı. Şaşırmamak lazım. Bayanlar, önlerine gelen her pürüzde seslerini çıkarıyorlar esasen. Benim çok da sevdiğim bir müzikçi arkadaşım, asla berbat niyetli olduğunu düşünmüyorum ancak ‘Yogacı ablalar kadar olamadınız müzisyenler’ yazmış. Pardon da, ‘Yogacı ablalar’ dediğin, o kadar küçümseyeceğin bir küme değil. O yogacı ablalar bayan. Bayan hareketi şu anda ülkedeki tek gerçek hareket bana nazaran. Ben bayanlara ve gençlere çok güveniyorum. Erkekler harekete geçse güzel olacak. Biz sizin kolunuza takıp gezeceğiniz bayanlar değiliz. Yanımızda duracaksanız var olun…”