MÜJDE IŞIL- Victor Hugo’nun 1862 tarihli romanı, yüzyıllardır ne güncelliğini kaybediyor ne de ilham olma gücünü… Ele aldığı iyilik, kefaret, sefalet gibi temalarla yazıldığı dönem için hem zamanının içinde hem de ilerisinde olan “Sefiller”, bir yüzyıl sonra müzikal formatında sahneye uyarlandı. Neredeyse iki yüzyıl sonra ise Tom Hooper, Hugh Jackman, Russell Crowe ve Anne Hathaway’in başı çektiği muhteşem bir kadro, beyaz perdeye “kesintisiz” (filmdeki diyaloglar şarkılar üzerine kuruluydu) bir “Sefiller” müzikali kazandırdı.
Her uyarlayanın el artırdığı bir eseri yeniden yorumlamak sanat dünyasının başlıca meydan okuması. Ankara Devlet Tiyatrosu’nun geçtiğimiz hafta dört günlüğüne İstanbullu sanatseverlerle buluşan oyunu “Sefiller” bu açıdan, İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde görmeye pek alışık olmadığımız (“Uçmak” oyunu bu genellemenin dışında) görkemli bir prodüksiyon. İpek Atagün Gezener’in rejisi, Büşra Eroğlu Doğan’ın dekor tasarımı ve Gökçe Şener’in kostüm tasarımıyla…
“Sefiller”in hikâyesi iki yaklaşımla etkileyici sonuç veriyor sahnede. İlki, anlatının modern baleyle birleştirilmesi yani bir nevi modernize edilmesi. Oyuncuların vücut dillerini modern dans ve yer yer de klasik baleyle bütünleştirmesi, sahnede güçlü bir etki yaratıyor. Oyunun rejisinde görsellik de sanki bir sinema filmi çekiliyormuşçasına ağırlıkta. Tıpkı film izledikten sonra aklınızda kalan sahneler gibi bu oyundan da çıktığınız da bazı anlar fotoğrafı çekilmişçesine zihninize kazınıyor. Dekor tasarımında da devinimin sade ama görsel açıdan etkili çözümlerle sağlanması buna katkıda bulunuyor. Hikâyenin geriye dönüşlerle anlatılması (bu noktalarda sessiz filmlerdeki gibi ara yazılar kullanılıyor) lineer akışı karmaşıklaştırsa da seyirciyi akıştan koparmıyor, tersine bir şey kaçırmama hissiyle merakını diri tutuyor.
Dünyada bilinen müzikal formatının bu oyunda uygulanmaması elbette tercih meselesi… Modern dans ile hikâyenin uyumu çok da etkili olmuş. Ama başroldeki üç oyuncunun ses güçleri ve vurguları düşünüldüğünde neden müzikal tercih edilmediği sorusunu akıllara getiriyor. Jean Valjean’ı canlandıran Durukan Ordu, Peder rolündeki Mehmet Akay ve Javert’i canlandıran Caner Kadir Gezener o kadar ses vurgusu yapıyor ki seyirciyi bu soruya odaklayıp oyunun merkezinden uzaklaştırabiliyor.
Sonunda tüm salonun ayakta alkışladığı ve oyuncu kadrosunun mutluluğu yüzüne yansıyan “Sefiller”, tiyatroda giderlerin artmasıyla birlikte bilet fiyatlarının da rekor düzeylere ulaştığı pandemi sonrasında seyirciye, ödenekli tiyatro olmanın avantajıyla kolay ulaşılabilir ve şık bir prodüksiyon izletiyor.