Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek – Tam 110 yıl önce, 1912’nin 14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan gece Atlantik’in ortasında korkunç bir şekilde ikiye bölünerek batmıştı. Üreticisi White Star Line şirketi, geminin başına gelenler nedeniyle büyük darbe almasına rağmen hâlâ varlığını sürdürüyordu. Takvimler 1929’unda gösterdiğinde ise ‘büyük buhran’ yaşanacak, yıllardır birbirine meydan okuyan iki şirket bir araya gelecekti.
EN BÜYÜK VE HIZLI OLDUĞUNU KANITLAMAK İSTİYORLARDI
Filmlere, belgesellere konu olan Titanic gemisinin batışının temelinde aslında White Star Line’ın, Cunard şirketine meydan okumak istemesi yatıyordu. White Star Line şirketinin genel müdürü Joseph Bruce Ismay, 14 Nisan’da kaptan Edward Smith ile görüşerek asla batmayacağına inandığı gemisinin son hızda çalıştırılmasını istedi. Smith, bunun çok riskli olduğunu ve gemiyi son hızda çalıştırmayacağını söyledi. Ismay ise isteklerinde ısrarcıydı. Kaptan o gece son hızda olmasa da kuralları aşmayacak en hızlı şekilde gemiyi çalıştırdı. Ismay’in bu isteğinin altında o dönem en büyük rakibi Cunard şirketine hem en büyük hem de en hızlı transatlantik gemisini suya indirdiğini kanıtlamak yatıyordu. Ancak bu istek beraberinde tarihe geçecek bir olaya sebep olacaktı.
HER ZAMAN KURTARICI OLDU
Titanic 14 Nisan’ı 15 Nisan’ı bağlayan gece bir buzdağına çarptıktan sonra ikiye bölünüp battığında, kendisine en yakın gemilere yardım sinyali göndermiş ve olay yerine en yakın gemi Carpathia ulaşmıştı. Titanic’e yardım etmek için gelen Carpathia gemisi Cunard şirketinindi. Titanic rakip gördüğü şirket tarafından ilk kez kurtarılmıştı. Titanic’in ve iki kardeşinin batışının ardından zaten zor zamanlar geçiren White Star Line’ı ilerleyen yıllarda daha büyük problemler bekliyordu.
1929’da New York borsasının çökmesiyle büyük bir ekonomik buhran yaşandı. Şirketler ayakta kalmak için çeşitli yollara başvurdular. İşçi çıkaran, faaliyetini durduran, kapasitesini küçültenler olsa da iki deniz yolu şirketi için en mantıklısı ortak olmak olacaktı. Cunard-White Star isimli bu yeni ortaklık White Star Line’ı kurtardı. Yüzde 62’si Cunard’a, yüzde 38’i White Star’a ait yeni şirket, ilk seferini 27 Mayıs 1936’da yapacak olan Queen Mary’nin inşasına ortaklık sonrasında hız kaybetmeden başladı.
‘HAYALET GEMİ’ DEDİLER
Queen Mary görevli olduğu 31 yıl boyunca hem trajik olaylara karıştı hem de II. Dünya Savaşı sırasında kılık değiştirmesiyle çok konuşuldu. Gemi, savaş için görevlendirildiğinde tamamen griye boyandı. 311 metrelik, dev, gri gemiyi görenler ona ‘hayalet gemi’ ismini verdi. Bu isim oldukça manidardı. Gemi emekli olduğunda otel olarak çalıştırıldı. Bu sırada yüzen otelde kalan müşterilerin hayaletlerle karşılaştığı yönünde söylentiler ortaya çıktı. Times Dergisi, Queen Mary’ye 2008’de ‘En Lanetli Yerler’ listesinde ilk 10’da yer verdi.
1948 yılında, Walter J. Adamson adında bir yolcu Stateroom B340’de öldü. Hayaletinin bugün hâlâ yatağın yanında görüldüğü de söylentiler arasında. Geminin güzellik salonunun adı ise Mayfair’di. Bu oda şu anda bir ofise dönüştürülmüş olsa da çalışanlar masaların önünden özellikle sabah erken saatlerde beyaz giyimli bir kadının geçtiğini söylüyor. Müşterilerin gördükleri hayaletlerin Queen Mary’nin savaş sırasında sebep olduğu trajik olaylardan kaynaklandığını söyleyenler var.
BAŞKA BİR GEMİYİ İKİYE BÖLDÜ
Cunard ve White Star ortaklığında üretilen RMS Queen Mary, tek parça kalmayı başarsa da kendisine eşlik eden HMS Curacoa’yı ikiye böldü. Kaza iki geminin de kural dışı hareketi sonucu meydana geldi. 2 Ekim 1942’de iki geminin İrlanda kıyılarında buluşması planlandı. Savaş zamanı boyunca olduğu gibi, Queen Mary, düşman gemilerini yanıltmak için farklı bir rota çiziyordu. Tarihçiler, Curacoa (D41) kruvazörünün düz bir rotada olduğuna inanıyorlardı ancak iki gemi birbirlerine doğru seyir halindeydi. Bu hata korkunç bir kazaya sebep oldu. İki geminin çarpışması sonucu I. Dünya savaşı sırasında inşa edilen Curacoa ikiye bölündü. Bu olay tam 337 kişi hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı.
TİTANİC’TEN DAHA GÜÇLÜYDÜ
Queen Mary, Titanic’ten her anlamda daha güçlü bir gemiydi. O dönem Titanic’in hız konusunda kendini ispatlamak istemesiyle tarihin en büyük deniz felaketlerinden biri yaşanmış ve tam 1514 kişi Atlantik’te hayatını kaybetmişti. Titanic’in en yüksek hızı 21 knot (yaklaşık 35 km/s deniz hızı) idi. Atlantik’i en hızlı geçerek ‘Blue Riband’ ödülü alan Queen Mary ise 31 knot’a kadar çıkabiliyordu. Queen Mary 311 metre boyunda çok güçlü bir gemiydi. Titanic ise 269 metre boyunda zamanının en büyük gemisiydi. Titanic’teki 915 kamaraya karşılık ‘Mary’nin 101 kamarası vardı. Buna rağmen Queen Mary, Titanic’ten sadece 9 yolcu fazla taşıyabiliyordu. Ayrıca Mary tam 150 tonluk dönemin en ağır dümenine sahipti.
RMS Queen Mary 31 Ekim 1967’de son seferine çıktı. Gemi şimdilerde Kaliforniya’daki Long Beach’te yüzen bir otel olarak çalışıyor.