Müjde Işıl – “Airport”un 1970’lerde başlattığı, ‘80’lerde ZAZ ekibinin “Airplane!” ile komediye evrilttiği hem felaket hem de komedi filmlerinin klostrofobik mekânı uçaklar için yazılacak yeni bir hikâye kaldı mı? Geçen sene bizde de gösterime giren Güney Kore yapımı “Emergency Declaration/Acil İniş” bu sorunun cevabına iyi bir örnekti mesela. Daha Kovid salgınının adı geçmiyorken “Acil İniş”, havadan bulaşan ölümcül bir virüsün uçak içindeki yolcuları nasıl esir aldığını anlatmıştı. Aslında yeni uçak hikâyeleri üretmek eskisi kadar kolay olmasa da imkânsız da değil. Zira bir süredir NatGeo kanalındaki Uçak Kazası Raporu belgesel serisini takip edenler, gerçek hayatın kaosunda nice macera yattığını bilir. Bugün vizyona giren “Plane/Uçak”ın ise bunlarla hiç ilgisi yok, tabiri caiz ise kafasına göre takılan bir hikâyeye sahip.
Jean-François Richet’nin yönettiği ve senaryosunu Charles Cumming ile J. P. Davis’in yazdığı “Uçak”, Kaptan Torrance ile tanıştırıyor bizi. Hava şartları kötü olsa da uçuşa gönderilen kaptan, teknik arıza nedeniyle Filipinler’deki bir adaya iniş yapmak zorunda kalıyor. Yolcular, ayrılıkçı grupların yönetimindeki adada bir çete tarafından esir alınınca kaptan da onları kurtarmanın bir yolunu bulmaya çalışıyor.
Rehine teması
Filmin ismine bakıp da maceranın tümüyle uçakta geçtiğini zannetmeyin. Filmi büyük bölümü uçak dışında geçiyor. Uçakta geçen kısmı ise Uçak Kazası Raporu’ndan bile feyz almamışçasına amatörce çekilmiş. Filmin yapımcısı da olan başrol oyuncusu Gerard Butler, filminin isminin sadece “Uçak” kalmasında ısrar etmiş. Belli ki hedef seyirciyi biraz şaşırtıp eğlendirmek. Yurt dışından gelen yorumlarda filmin eski usul ve eğlenceli olduğu ağırlıklı. Evet, film eski usul. ‘80’lerin ve ‘90’ların uçaklı aksiyonlarını örnek alıyor. O da yetmiyor, bir noktadan sonra rehine temasına bağlanıyor. Ama sorun şu ki aksiyon çoğu sahnede selefleri gibi heyecandan koltuklara çivileyecek bir patlama yaratmıyor. Eğlence kısmı ise gerçekten havada kalıyor. Filmin mizah iddiası olmadığı gibi kendisini fazla fazla ciddiye aldığı bölümler var.
Felaket ve aksiyon filmlerinde senaryonun deveye hendek atlatması beklenmez; heyecanı diri tutması yeterli sayılabilir. Ama “Uçak”taki senaryo zaafları görülmeyecek gibi de değil. Örneğin şüpheyi diri tutmak için yaratılmış kelepçeli suçlu Gaspare karakterinin etkisiz elemandan farkı yok. Kaptana kazık mı atacağı yoksa ona destek mi olacağı ihtimalinin üzerinde durmaya gerek duymamış senaristler. Gaspare’ın yardımcı karakter olarak bir karakterinin, geçmişinin olduğunu söylemek çok zor. Çatışma sahneleri dışında heyecan ve aksiyon yaratmaktan epey uzağa düşmüş “Uçak”.
Mevcut hâliyle televizyon ya da doğrudan DVD için çekilmiş bir film gibi duruyor “Uçak”. Filmi perdeye yakıştıran aksiyon sahneleri yok değil ama asıl ağırlık, Gerard Butler’ın karizması. Butler olmasa uçak da tam anlamıyla yere çakılırmış.